Ahh Filistin, Ahh..!
Bu hafta siyaseten biraz dinlenelim. Ortak acımız, ceddimiz Yavuz Sultan Selim Han’ın emaneti, Filistin yaramızı paylaşalım. Filistin tarihi konusunda Google’dan da takviye alarak bazı sonuçları gördüm. İnanılır gibi değil.!
Hz. İsa’dan sonra onun halifesi olan aziz Pavlus(!), Hristiyanlığı o günkü en muktedir imparatorluk olan Roma’nın resmi dini yapınca dünyanın hali, iktidarın anlamı değişmiş. Hümanist ve merhametli(!) aziz Pavlus’tan sonra iktidarı eline kim almışsa, insanlara din adına sadece Hristiyanlığı dayatarak, diğer dinleri de iktidarlarına karşı büyük tehdit olarak algılamışlar. Böylelikle o dönemlerde en yaygın inanç olan Yahudiliğe, gelen-giden her iktidar zulmetmeye başlamış. O dönemde İslam daha henüz din olarak gelmediğinden, çok barışçıl(!) bu Hristiyanların şiddetinden ve şirretinden sadece Yahudiler ve pagan dinleri (İskandinav dinleri) nasip almış.
Evet; bugün, yarın, öbür gün veya başka günlerde, ne zaman olursa olsun her kim dünyada barıştan, demokrasiden, insan haklarından, hümanizmden konuşacaksa bunları hatırlamalı. Gerçekleri bilmeden bol bol atmamalı. Filistin-İsrail savaşından konuşacaklar için de geçerlidir bu. Ama ABD başkanı BİDEN daha dün zalim Netanyahu’ya sarılarak büyük desteklerini açıklayıp, dünyanın gözünün içine baka baka Ukrayna-Rusya savaşına demokrasi adına müdahil olduğu gibi bu savaşa da demokrasi adına destek vereceğini deklare etmektedir. Güler misin, ağlar mısın?
Yahudiler, Pavlus’un stratejisi gereği o günün muktedirleri tarafından dışlanıp ve zulüm görerek, kendilerini koruma adına dışa kapalı bir halk profiline bürünerek kaba, kindar, softa ve yobaz bir toplum haline geldiler ve dünya tarafından hep dışlandılar. Bunun sonucunda dışlanmalardan kurtulmak ve tahrif edilmiş kutsal kitaplarınca kendilerine vaadedilen “arz-ı mev’ud”a ulaşmak için yemin eden Yahudiler, öncelikle zenginleşerek insanlığı ekonomik yönden kuşatmayı tercih etmişlerdir. Çünkü onlara Tanrının tek muhatabı Yahudilerdir ve diğer bütün insanlık ise zamanı geldiğinde onların köleleri ve hizmetçileri olacaktır.
İber yarımadasında yaşayan İspanya Yahudileri, Asya’da yaşayan Rusya Yahudileri ve Avrupa’da yaşayan Almanya Yahudileri hep zenginleşerek iktidarlarla çatışmış ve nihayet ikinci dünya savaşında büyük bir katliama uğramışlardır. Bu soykırım yakın tarihimizde kayıtlı olup hala hafızalardadır.
Ama buna karşın cennet mekân Osmanlı İmparatorluğu inancından gelen adalet anlayışı ile dünyanın en mükemmel imparatorluğu olarak, diğer mazlumlara olduğu gibi Yahudilere de hep kucak açmış ve onları Osmanlı koruması altına alarak yüzyıllarca korumuştur. Ancak aynı Yahudiler kendilerine kucak açan ve himaye eden Osmanlı’ya dahi her türlü ihanet, ve hıyanette bulunmaktan çekinmemiş, Ulu hakan Abdülhamit Han’ı hal eden ekibin elebaşları olmuşlardır.
Bugün, Yahudileri haklı ve Filistinlileri haksız ve terörist kabul ederek demokrasi güzellemeleri yapan BATI geçen üç-dört yüz yıl içinde Yahudileri diri diri gaz odalarında öldürmeye varıncaya kadar katliamlar düzenlemiş ve soykırım yapmıştır. Oysa Müslümanlar ve Osmanlı inançları gereği bu mezalime hiçbir zaman çanak tutmamış ve her dönemde olduğu gibi o dönemlerde mazlum olan Yahudilere yardım etmiş, kucak açmıştır.
Osmanlı sonrası dünyanın en büyük emperyalisti İngiliz hakimiyetine geçen Filistin topraklarında İslam karşıtlığını örgütleme derdine düşen BATI, Yahudilere kendi yaptığı katliamları unutarak Filistinli Müslümanlara zulmetmiş ve 1947’de zorla İsrail devletini kurdurmuştur.
Bugün emperyalizm ve sömürgecilikle dünyayı tanıştıran aynı BATI, özellikle iki dünya savaşında yaptığı vahşeti ne hikmetse unutup Yahudi seviciliğine soyunarak, mazlum Filistinlilere terörist (!) yaftası yapıştırmaya kalkmaktadır. Buna dünyada en büyük Yahudi katliamı yapan Nazi Almanyası da dahildir.
Ama artık dünyanın her tarafında başta ABD kamuoyunda bile Ortadoğu’yu bizzat Amerikanın kendisinin kana buladığı ve gerçek terörizmin hep ABD kaynaklı ve BATI destekli olduğu tezi bangır bangır dünya kanallarında konuşulmaktadır. Savaş yanlısı olmayan Yahudiler ABD Kongre binasında gösteri yapmaktadır.
Zulmün hiçbir zaman abat olmayacağından hareketle, bugün dünya beşten büyüktür diyen, nerede bir mazlum görse yüreği kanayan ülkemizin cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN, kanayan yarayı bir an önce durdurmak için, savaşın başladığı günden itibaren elinde olan tüm dinamikleri maksimum düzeyde kullanarak dünyayı bu savaşı durdurma adına örgütlemeye çalışmaktadır. Reisin bu gayretini tüm dünya Ukrayna-Rusya savaşında görmüş ve bu savaşta da ülkemizin savaş karşıtı tutumunu takdir etmektedir. İnşallah bu tutum dünyanın gözlerinin açılmasına ve savaşın durmasına vesile olur. Kalın sağlıcakla!...
İsmail TANIŞMAN