HATIRLA GÖNÜL… İSKİ VE İLKSAN’LI YILLARDAN BU GÜNLERE…

HATIRLA GÖNÜL… İSKİ ve İLKSAN’LI YILLARDAN BU GÜNLERE…

27 Ekim 2015 Salı 13:29

Siyasetin kamuoyu tarafından affedilmeyen tarafı; seçim zamanında vadedilen  insani ve sosyal değerlerin, seçimlerden sonra bazan unutturulup bazan da konjonktür gereği rafa kaldırıldıktan sonra seçim zamanında tekrar ısıtılarak önümüze konup baş tacı edilmesidir. Örneğin, dürüstlük, doğruluk, eşitlik, paylaşma, dini yaşam hürriyeti, yani tüm insan hak ve özgürlükleri.

Atatürk’lü yıllarda ne kendimiz olabilmiş, ne de hayranı olduğumuz Avrupa’ya benzeyebilmiştik. Çalgılı çengili toplantılar, ezanın Türkçeye çevrilmesi, yeni alfabeye geçme, insanlara zorla şapka giydirilmesi, bazı müziklerin yasaklanması, kafatası ırkçılığına varan komik Türkleştirme çabaları o dönemden aklımıza hemen gelen komik ve trajik devrimlerden ve olaylardan. 

Ata’nın ölümüyle 1938’den sonra İnönü’lü CHP dönemlerinde ülke olarak ikinci dünya savaşına girmedik ama ekmek ve şekeri de karneye bağlamıştık. İnönü solculuk, batıcılık ve çağdaşlık  adına tarihten miras kalan insani değerlerimizesırtını çeviriyor ama ülkeyi darboğazdan kurtaramadığı için ilk genel seçimlerde kamuoyu tarafından hezimete uğratılıp, iktidarı Demokrat Partiye teslim etmek zorunda kalıyordu.

İnönü-Ecevit dönemlerinde merkez soldaki partiler, Demirel-Çiller-Yılmaz dönemlerinde ise merkez sağ partiler; seçim meydanlarında hep özgürlük vadettiler, dürüstlük vadettiler, kalkınma vadettiler, zenginlik (iki anahtar) vadettiler,eşitlik vadettiler ama muhafazakâr ve milliyetçi olan bu milletin beklediği ve özlediği o dönemler ne yazık ki yıllarca gelmedi ve gelemedi.

Çok uzun soluklu olmayan Menderes ve Özal hükümetlerinde ise, ülkenin kalkınması adına atılan büyük adımlar, içerideki sözüm ona özgürlükçü, ama gerçekte  emperyalist işbirlikçisi militarist ve laik solcular tarafından darbelerle engellendi durdu. Dışarıda ise güçlü Türkiye istemeyen komşularımız ve Hristiyan batı, mazlum ve mahzun bu milleti uyguladıkları emperyalist müttefik politikalarla yıllarca oyalayıp durdular.

2003 yılında, İstanbul belediyesinde yaptığı refah ve kalkınma hamleleri ile rüştünü ispat eden ERDOĞAN, kurduğu AK PARTİ ile Osmanlıdan itibaren nihayet bu milletin beklediği ve özlediği lider olmuştu. On yıl içerisinde eğitimden sağlığa, bayındırlıktan ekonomiye kadar yapılan yatırımlarla ülkenin meseleleri bir bir çözülmüş ve millet beklediği liderini sonunda bulmuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan sonra başbakanlığa gelen DAVUTOĞLU bey liderliğindeki bu aynı parti yüklendiği misyon gereği dünyadaki tüm Müslümanların yani ezilen ve sömürülen tüm insanların sömürgeci devletlere karşı hamisi olmuştur, abisiolmuştur.

Seçim meydanlarında Ak Parti’ye benzeme adına mecburen muhafazakâr seçim sloganları geliştiren diğer tüm partiler, kuruldukları dönemlerindeki parti tüzükleri ile adeta çatışmaktadırlar. Parti içinde özgürlüğü ve eşitliği geliştiremeyen CHP, MHP ve HDP, daha fazla özgürlük ve daha fazla eşitlik adına mitingler düzenleyebilmektedirler. Bugün siyasetin geldiğikomik ve hazin tablo maalesef budur.

1 Kasım’da seçmene düşen, büyük fotoğrafı ve fotoğraftaki detayı farkederek, ayrıntıyı yakalayarak, kurgulanan bu oyunu bozarak oy’unu kullanmaktır. Bilinen o ki, Asya’dan Afrika’ya, Amerika’dan Avrupa’ya kadar ülke yönetimlerinde olan hükümetler bu ülkenin son 15 yıllık geçmişini kıskanarak örnek almaktadırlar. Bu ülkeler, paradan para kazanan emperyalist düzenden, halkına zulmetmeyen ve hizmet götürmeyi ibadet sayarak durmadan çalışan bir yönetim/hükümet biçimini gıpta ile izlemektedirler. Mesele bundan ibaret olsa gerek. Benden söylemesi…

İsmail TANIŞMAN

DİĞER HABERLER