Hizmet içi rekabet
İki hafta kadar önce sosyal medyanın birinde mevcut belediye başkanımız Şükrü beyle ilgili bir yazı gördüm. Yazıda özetle Şükrü başkanın 31 Mart’ta yeniden aday olmaması ile ilgili gerekçeler sıralanmış. Yazıya fikir özgürlüğü açısından bakmak gerekse bile böyle bir zamanda yayınlanmasını zamansız ve gereksiz buluyorum. Yazı, Şükrü başkanımın yeni dönemde kızının rahatsızlığından dolayı şehrin sorunları ile yeteri kadar ilgilenemeyeceğinden tutun, birçok gerekçeler sıralanmış.
Partimiz Ak Parti, nevi şahsına münhasır bir parti. Bu parti Recep Tayyip ERDOĞAN liderliğinde asil Türk milleti teveccühü ile kuruldu. Demokrasinin kuralları gereği bizim partimizin de tüzüğü var ve siyasi işler bu tüzük çerçevesinde icra edilir. Ama bu işler genellikle Erdoğan ve kare as ekibinin eğilimleri yönündedir. Çünkü lokomotif onlardır. Parti için alınan kararların başarı ve kaybından direk bu ekip sorumludur.
Kuruluşundan bugüne bu partiye üye olarak girdiğimizden beri katıldığımız her türlü toplantı ve seçimlerle ilgili kurallar bize yazılı olarak bildirilmese de teamül gereği hal ve söz ile her zaman hissettirilmiştir. Yani genel merkezimiz başta taşra teşkilatının belirlenmesi dahil partimizin siyasi anlayışı gereği her konuda her daim müdahildir.
Şimdi bu sözümüze bakıp da “aman canım bu Ak Parti de ne kadar anti demokratik bir partidir!” diyecekler. Ama bilinen bir siyasi gerçek ki, Ak Parti dışındaki diğer bütün partiler de her daim bu hususu uygular ve taşra teşkilatlarını bu anlayışa göre belirlerler. Bu Avrupa’da böyledir, ABD’de böyledir. Siyasetin doğasının tam göbeğinde bu vardır. Zira herkes ekip olabileceği beraber, ahenkli uyum içinde çalışabileceği yol arkadaşları arar.
Buradan hareketle bahse konu olan yazının, genel merkez nezdinde bir kıymeti harbiyesi olmasa da yerelin insicamını bozma adına bir hedefi var, diyebiliriz. Yerelde insicam bozulursa bunun da kime yarar getireceği ayrıca merak konusudur.
Yazıda dile getirildiği gibi Şükrü başkanın kızının rahatsızlığı ortadadır. Allah başta ailesine ve diğer akrabalarına sabır ve afiyet versin. Ancak bu konunun Başdeğirmen ailesi içinde konuşulup aşıldığı kanaati var bende. Öyle olmamış olsa Şükrü başkanım hizmetlerine kaldığı yerden devam etmez ve adaylığını açıklamazdı.
Tabii ki, parti içi hizmet içi rekabet ve mücadele her partide vardır. En canlısını CHP ve İP kongrelerinde hala en güncel haliyle yaşamaktayız. Cumhurbaşkanlığı seçiminde iktidara gelmek için biraraya gelen Millet ittifakı ortaklarının, seçimller sonrası ittifaktan ayrılınca, toplum önünde birbirine hakaretler savuran siyasiler hala hatırımızda. Bu istenmeyen durum sanırım partilerin kendi liderlerinden kaynaklanıyor. Ak Parti ve MHP nisbeten bu olumsuzlukların dışında kalmayı başarıyor. Bu da iki parti liderinin karizması ile açıklanabilir sanırım.
Aslında partiler için önemli olan bu tür çıkışları ve eleştirileri partilerin olağan aylık toplantılarında dile getirmek ve kolu yen içinde kırmaktır. Yoksa sosyal mecradan bunları dillendirmek ucuz kahramanlıktan öteye gitmez.
Benden söylemesi… Kalın sağlıcakla…
İsmail TANIŞMAN