İnsanca çalışmak, insanca yaşamak istiyoruz
Türk-İş’e bağlı Türkiye Sağlık ve Sosyal Hizmet İşçileri Sendikası Şube Başkanı Recep Kaplan ve üyeleri bugün Süleyman Demirel Üniversitesi Araştırma ve Uygulama Hastanesi önünde eylem gerçekleştirdi.
Recep Kaplan açıklamasında, ‘Biz acil serviste hemşire, poliklinikte sekreter, yoğun bakımda hasta bakıcı, servislerde temizlik personeli, ameliyathanede tekniker, atölyede teknisyen, bürolarda veri personeli, diş kliniklerinde teknikeriz, teknisyeniz. Bu hastanenin her alanında biz varız. Milletimize layık olduğu hizmeti vermek için hastanelerde gece gündüz demeden çalışan sağlık işçileriyiz. Ülkede deprem olur, yangın olur, her türlü afette biz hep ön saftayız. Kış olur şehre kar yağar, engelli hamile personele kar tatili olur. O açıklamanın sonunda bir not: sağlık çalışanları bu kapsamın dışındadır, sağlık çalışanları hariç. Ülkede pandemi olur, pek çok işkolu uzaktan çalışır, pek çok işkolunda tatil olur, altında bir not: sağlık çalışanları bu kapsamın dışındadır, sağlık çalışanları hariç. Biz pandemide alkışlanıp “hakkınız ödenmez” denilip hakları ödenmeyen sağlık işçileriyiz.
Değerli arkadaşlarım bundan tam 4 ay önce 2025-2026 yıllarını kapsayan Kamu Çerçeve Anlaşma Protokolü için 600 bin kamu işçisi adına teklifimizi İşveren Sendikası TÜHİS’e ilettik. Neydi bizim talebimiz? Taban ücretlerin günlük brüt 1800 liraya çekilerek üzerine ilk 6 ay için %50 zam ve refah payı.
Haftalık çalışma süresinin 40 saate düşürülmesi, aile ve çocuk yardımı, iş primlerinin yükseltilerek sözleşmelere Risk Priminin konulması, gece zammının yükseltilmesi, teknik ve sorumluluk tazminatlarının sözleşmelere eklenmesi, eğitim ve kıdem farkı gibi 21 maddelik talepte bulunduk. Taleplerimizin hepsi makul ve adil bir çalışma ortamını için gerekli talepler. Aradan geçen 4 aylık süreçte işveren kesimi “çalışıyoruz, değerlendiriyoruz, teklifimizi vereceğiz” diyerek süreci oyaladı ve 13 Haziran günü tekliflerini açıkladılar. Diğer talep ettiğimiz 20 madde hakkında karşı teklifte dahi bulunmayan TÜHİS, mevcut maaşların üzerine sadece %16 zam teklifi ile karşımıza geldiler.
Değerli arkadaşlarım bu teklif, günümüz ekonomik şartlarında değerlendirmeye bile alınacak bir teklif değildir. Bu teklifle müzakere edilmez, ancak mücadele edilir. Her geçen gün ekonomik krizin derinleştiği, hayat pahalılığın arttığı bu dönemde kamu işçileri olarak bizler en temel ihtiyaçlarımızı dahi karşılayamaz hale geldik. Gıda fiyatları her gün artarken, kira bedelleri asgari ücretin üzerine çıkarken bizlere reva görülen bu zam teklifi ne hayat pahalılığına yakışmaktadır, ne de insan onuruna.
Ne zaman bu ülkede işçiye verilecek zam gündeme gelse birileri çıkıyor meydana “işçi şu kadar yüksek maaş alıyor, ayda 70 – 80 bin kazanıyor” demeye. İşte maaş bordrolarımız burada. Bizim brüt maaşlarımız bile o dediğiniz rakamların yanına yanaşmıyor. Her geçen gün artan ağır vergi yükü altında asgari ücretin bi tık üzerinde 600 bin kamu işçisi geçinme mücadelesi veriyor. Biz daha maaşımız elimize geçmeden kazandığımızın %14’ünü SGK, %27’sini gelir vergisi, %1’ini işsizlik vergisi ve Binde 759’unu damga vergisi olmak üzere kazancımızın yarısını devlete geri iade ediyoruz. Dünyanın hiçbir ülkesinde böyle adaletsiz bir vergi sistemi yoktur. TÜRK-İŞ olarak aylardır “az kazanandan az alın çok kazanandan çok alın” dedik duymadınız, vergide adalet istiyoruz diye aylardır haykırıyoruz kulak tıkıyorsunuz. Artık yeter… Zordayız, Geçinemiyoruz!
Maaşlarımız eridi, alım gücümüz düştü, geçim derdimiz büyüdü! İşçinin sırtına yıkılan hayat pahalılığı yükü taşınamaz hale geldi! Bugün maaşlarımızla ay sonunu getiremiyor, çocuklarımızın ihtiyaçlarını karşılayamıyor, bir simidi bile hesaba katmadan alamaz hale geliyoruz. Pek çoğumuzun kredi kartı borçları ödenemeyecek hale geldi, bankalar maaşlarımıza haciz koymak için sıraya girdi.
Sayın Cumhurbaşkanımız her fırsatta, daha güçlü bir Türkiye için doğum artış hızının artması gerektiğini ve her ailenin en az 3 çocuk yapması gerektiğini vurguluyor. Sayın cumhurbaşkanımızın bu tespiti kesinlikle doğrudur, ancak sayın cumhurbaşkanım karı koca çalıştığı halde bugün işçiler yoksulluk sınırının altında maaş alıyor. İşçi anne çocuğundan en geç 10 aylıkken ayrılıp işine dönmek zorunda kalıyor. Bizi işçi memur diye ayıranlar çocuklarımızı da ayırdı. Bugün bir memurumuzun bebeği 3 yaşına kadar annesinin yanında kalırken kadın işçimiz çocuğu 10 aylıkken işi ile çocuğu arasında tercih yapmak zorunda kalıyor. Aylık 22 bin lira bakıcıya ücret ödüyor. Bugün bez ve mama artık ihtiyaç değil lüks oldu. İşçiler geçinmek için ek iş yapmak zorunda kalıyor.
Bu yaşananlar ne kaderdir ne de mecburiyet. Bu, emeği yok sayan politikaların sonucudur!
OECD ülkeleri arasında Türkiye, milli gelirden işçilere düşen pay açısından en düşük oranlardan birine sahiptir. OECD verilerine göre, Türkiye’de işçilere düşen pay yaklaşık %35 civarındadır. Bu oran, OECD ortalamasının oldukça altındadır; örneğin, Kanada’da bu oran %63,4, ABD’de ise %64,7’dir .
Değerli sağlık emekçileri;
Ekonominin başında bir bakan var. Bu bakanımız Dünyayı çok iyi bildiğini söylüyor. Evet doğru söylüyor. Sayın bakan dünyayı çok iyi tanıyor ama maalesef Türkiye’yi tanımıyor. Eğer bu ülkeyi tanısaydı açlık sınırının 25.092 Lira, yoksulluk sınırının 81.734 Lira olduğu bu ülkede kamu işçilerine %16 zammı reva görmezdi. Eğer bu ülkeyi, bu ülkede yaşayan insanların geçim sıkıntısını bilseydi şimşek hızıyla her geçen gün emekçilerin omuzlarındaki vergi yükünü artırmazdı. Sayın bakan diyor ki “vergiyi tabana yayacağız.” Sayın bakana bugün buradan bir kez de Isparta’dan sesleniyoruz, sayın bakan tabandaki emekçiler ağır vergi yükü altında ezildi, eridi, şu vergiyi bir de tavana yay. Tavana yay ki bu zamana kadar nimetten faydalananlar biraz da külfete katlansın. Bu zamana kadar hep külfete katlananlar biraz da nimetten faydalansın.
Değerli arkadaşlarım;
TÜRK-İŞ’e bağlı sendikaların yöneticileri, temsilcileri olarak binlerce kişi 18 Haziran Çarşamba günü Hazine ve Maliye Bakanlığı’na yürüdük. Bakanlık önünde TÜRK-İŞ olarak basın açıklaması yaptık, adaletsizliği haykırdık. İşçi geçinemiyor dedik temsili tabutu, baretlerimizi, şapkalarımızı bakanlık önüne bıraktık. TÜRK-İŞ olarak 81 ilde yapacağımız eylemlerle kamu işçisinin haklı taleplerini duyuracağız. Taleplerimiz açık ve nettir:
Teklif ettiğiniz sefalet ücretini kabul etmiyoruz!
TÜİK’in gerçeklikten uzak sahte oranlarına göre değil Gerçek enflasyona göre zam istiyoruz,
Vergide ve ücrette adalet istiyoruz.
Eşit işe eşit ücret istiyoruz.
Değerli arkadaşlarım;
İşçiyi görmezden gelen bu düzen değişmelidir!
Hayat bu kadar pahalıysa, maaşlar da insanca olmalıdır!
Biz kamu işçileri insanca çalışmak ve insanca yaşamak istiyoruz.
600 bin kamu işçisinin haklı isyanını duymaz, taleplerimize makul bir karşılık vermezseniz; emekten gelen gücümüzle, hukuki ve meşru zeminde hakkımızı almak için her türlü mücadeleyi büyüteceğiz.
Yaşasın Örgütlü Mücadelemiz
Yaşasın Emekçinin onurlu mücadelesi
Yaşasın TÜRK-İŞ