MAZLUM VE MAĞDURLAR İÇİN DİKLEŞMEDEN DİK DURABİLMEK
Yaşlı dünyamız, doğası gereği ehil olmayan yöneticilerin elinde oyuncak olup gitmekte. Artık eski güzel adamlar, bir bir o güzel atlara binip ahirete gidiyorlar. Maalesef yüzyıllardır rönesans, reform, devrim, hümanizm, özgürlük ve demokrasi diyerek Avrupa'dan dünyaya servis edilen bu dünya düzeni, bir türlü insanlığın dertlerine ilaç olamadı. Uluslarına rahmet, merhamet, adalet, dayanışma, eşitlik, kardeşlik, paylaşım, cömertlik, ihsan ve irfan vadeden güzel idareciler artık bir elin sayısı kadar azaldılar.
Geldiğimiz bu son yüzyılda uluslarının kaderlerine damgasını vuran Gandi, Özal, Valesa, Erbakan, Yaser Arafat, Mandela, İzzetbegoviç ve son olarak da Rabia mazlumu ve şehidi Mursi rahmetli oldular. Ama tüm dünya uluslarının gönüllerinde de, hoş sadalar bıraktılar.
Buna karşın sona eren soğuk savaş döneminin aktörleri olan devletlerse, yaşadıkları yüksek refah sevilerine rağmen, dünya kamuoyunda sevilmiyor ve tasvip edilmiyorlar. Böylece bu aktörler pişmanlar, suçlular ve çaresizler. Zira dünyamıza egemen olan bu güçler, demokrasi ve paylaşımcılık adına ortaya birşey koyamıyorlar.
Bir kısır döngüdür sürüp duruyor. Silah üreten satma, üretemeyen devletler ise silahlanıp o silahları satanlara karşı kendilerini koruma derdindeler. Müstakbel yöneticileri adına ulusların kafası karışmış gibi. O kadar ki, yarınları adına umutsuz, çaresiz ve mutsuz kimi ülkelerde, alışılmış siyasi yöneticilere reaksiyon olarak komedyen siyasiler bile cumhurbaşkanı seçilebiliyorlar. Hal böyle olunca da aklımıza ister istemez bir Kemal SUNAL filmi geliyor: Güler misin, Ağlar mısın?
Yaşlı dünyamızın hali pür melali böyle olunca da, dünya kamuoyunun önüne iki yol beliriyor. Birincisi: Dünya henüz, beşeri sistemlerin iflasını iliklerine kadar yaşamadığı için belki bu süreç bir yüzyıl daha sürecek. İşte tam o anda dünya ulusları dip noktayı görecek ve çözüm arayacak.
İkincisi ise: Milli ve dini referanslı yönetim biçimleri er-geç ulusların gündemine gelecek, özgürlük ve adalet adına büyük kalabalıklar tarafından kendilerinin kalkınması ve refahı için tek çare olarak benimsenecek.
Çünkü yaşadığımız bu seküler dünya medeniyetinde, sekiz milyar insanın altı milyarı fakir. Bu altı milyarın bir milyarı da açlık sınırında yaşamakta. Ancak ne hikmetse, iki milyarlık emperyal zenginlerin, mutlu hayatlarını devam ettirmek için fakirler gibi çalışmaya ve yorulmaya hiç niyetleri yok. Zira onlar, paradan para kazanmaya, ranttan beslenmeye iyice alıştılar. Çünkü onlar için çalışacak altı milyar köle var.
Bu sömürü düzenine, asırlar öncesinde de olduğu gibi yine sadece bulunduğumuz coğrafya ilaç olabilir, derman olabilir. Çünkü insanlığa özgürlük, adalet ve refah getiren tüm kutsal dinlerin çıkış noktası bu coğrafyadır. Ama her zaman olduğu gibi yıllar önce özgürlük, eşitlik ve kardeşlik diyerek yere serdikleri bu yiğit dünya düzeni, yere düştüğü coğrafya olan bu coğrafyadan tekrar ayağa kalkacaktır. Egemen güçler de, bunu gayet iyi bilmekte ve sözüm ona kendilerince tüm önlemlerini bu coğrafya için almaktadırlar. Oysa biz inanıyoruz ki, onların bir planı varsa, Yaratıcının da mutlak bir planı vardır.
Bu planlar gereği, bugün yüksek ateşte fokurdamaya başlayan eski Türk gölümüz Akdeniz bu coğrafyanın merkezidir. Gelecek elli yılda da, tüm kozlar da Akdeniz üzerine oynanacaktır. Çünkü Akdeniz'e hakim olan Afrika'ya, Asya'ya, Avrupa'ya da hakim olacaktır. Buralara hakim olan da dünyaya hakim olmuş olacaktır. Bu gerçek Akdeniz’e kıyısı olmayan devletler için de geçerlidir. Bu nedenle tüm ülkeler tarafından çizilen siyasi planlar Akdeniz merkezli hazırlanmaktadır.
Jeopolitik ve tarihsel konumu gereği bu coğrafyanın ana aktörü olan bu ülkenin bugünkü lideri Cumhurbaşkanımız ERDOĞAN bey, bu havzada iradesi ve dirayeti ile en güçlü ve söylemleri ile tüm dünya mağdur ve mazlumlarını kucaklayan yegane liderdir.
Dünya egemenlerinin adına, milletin iman ve inancını istismar ederek bu vatanı işgal etmek isteyenleri, yani FETÖ ve avanesini bu milletin akılalmaz cesareti ve yetiştirdiği büyük lider Tayyip beyin siyasi firaseti ile 15 Temmuz 2016'da yerle bir etmiştir. Tayyip bey bu kutlu yolda yanına aldığı bu aziz millet ile her şeye rağmen hedefine doğru yoluna durmaksızın devam etmektedir. Allah yar ve yardımcısı olsun.
Arada İstanbul seçimleri gibi yol kazaları yaşansa da, ekonomik durgunluklar yaşansa da,Fetö mücadeleleri sulandırılsa da, mülteci sorununda bütün dünya tarafından yalnız bırakılsa da, ülkede ülkenin sıkıntılarına içerden ve dışarıdan sevinen bedhahlar hala siyaset yapsa da, ülke içinde ve dışında bazı kesimler hala rahatsız olsa da, Tayyip ERDOĞAN’ın dünya gündemine taşıdığı "dünya beşten büyüktür, one minute, kimse bizi ve sabrımızı test etmeye çalışmasın" gibi argümanlar dünya mazlum ve mağdurları için hala daha yegane umuttur.
Benden söylemesi...
İsmail TANIŞMAN