POMZAMIZIN KADERİ
Bugünlerde bir ISBAŞ polemiği aldı başını gidiyor. Orta yaşlarda olan arkadaşlarımızın birçoğunun bildiği gibi, devletimizin sırtında çok uzun yıllardır çok büyük ekonomik kambur olan KİTLER (Kamu İktisadi Teşekkülleri) ve BİTLER’in (Belediye İktisadi Teşekkülleri) yükünden asil Türk milletini kurtarmak için özelleştirmeyi seçim programına alan ANAP Genel başkanı merhum Turgut ÖZAL ile bir tv programında “köprüyü sattırmam” diye bağırıp duran Necdet CALP beyi unutmamışlardır.
Rahmetli Özal “satacağım” diyorken, CALP bey “sattırmam Allah sattırmam” diyordu. Yıllar geçti, her ikisi de rahmete kavuştu. ÖZAL’ın özelleştirmeci çizgisi ile devletimiz çağ atladı. Döviz serbest oldu. Özel televizyonlar kuruldu. Özel sektörün önü her konuda açıldı. Devlet özel sektörün ekonomideki lokomotif rolünü üstlenmesi adına gereken her türlü destek, yardım ve kolaylıklar sağlandı. Bugün özel sektörümüz global sermayede emin adımlarla hedefine yürümekte.
Aksini savunan Necdet CALP bey ise siyaset mezarlığında yerini aldı ve sadece “sattırmam” sözü ile hatıralarımızda kaldı. Özelleştirmeyi felsefe edinen ÖZAL ise başbakan ve cumhurbaşkanı bile oldu. O kadar ki, devleti kamburlarından kurtararak, rejimin nefes almasını sağladı ve bu milletin topyekün hayat standardını yükseklere taşıdı.
Kaldı ki, bugün sosyalist ve komünist devletler bile, statükonun, devletçiliğin ve dayatmanın toplumun refah düzeyine istenilen katkıyı sağlamadığını çok uzun yıllar acı tecrübelerle yaşayarak gördükten sonra özelleştirme ile serbest piyasa ekonomisini savunur duruma geldiler.
İşte bu nedenlerle Şükrü başkan, belediye eliyle en üst seviyede değerlendirilemeyen bu şehrin katma değer adına toplumun refah seviyesine katkıda bulunabilecek yegane kaynak olan “pomza” madeninin, yine Ispartalı girişimci ve tüccarlar ile katma değer haline gelmesini savunuyor. Pomzanın sadece briket olarak değil sanayi ve ekonomiye hammadde olarak girmesini savunuyor. Hem de Isparta merkezli olarak. Bu konuda Nevşehir örneğini de vererek.
“Sattırmam, sattırmayacağım” diye CALP gibi bas bas bağırıp, milletin kesesinden boy boy reklam astıran cumhur ortağımız GÜNAYDIN başkanım, bu memlekete üç dönemdir yani tam onbeş yıldır belediye başkanı olarak damgasını vurmuş biri. Beraber çalıştığımız 2009 yılı seçim çalışmalarında ve daha sonrasında, sürekli pomzanın Ak Parti yandaşlarına peşkeş çekildiğini, kendisinin Isparta halkının hakkını söke söke aldığını, bu madenin Isparta halkı için çok büyük kaynak olduğunu, bu bölgede fabrikalar zinciri oluşturacağını, binlerce işçi çalıştıracağını, ekonomiye milyonlarca katkıda bulunacağını bas bas bağırmakta.
2009’dan bu yana on yıl gelip geçiverdi. Günaydın başkanla 2019’da geldiğimiz nokta, sadece 49 personel ve 70.000 adet günlük üretim. Ekonomiye katkısı hepimizin malumu. İşin aslı ve astarı bu.
Bizim işlenerek, ekonominin her sektörüne katılarak şehrin canlanmasını ve halkın refah düzeyinin yükselmesine hizmet edecek bir cevherimiz var. Günaydın başkanım diyor ki: Bu cevherin tasarrufu bana aittir. Vatandaşın sıkıntısı benim sorumluluk alanıma çok fazla girmiyor. Topu rahatlıkla merkezi hükümete atabiliyorum. Her seçim döneminde pomzadan siyasi olarak rant elde etmek için elimde tutup, bağırmaya devam edeceğim. Reklamlar yapmaya ve asmaya devam edeceğim.
Günaydın başkanımın diğer tarafında da, ekonominin yıllardır başında duran, karı ve zararı çok iyi bilen, yüksek ekonomi tahsilini de yeni tamamlamış olan, bu şehirde yaşayan bir fert olarak “su akar, Türk bakar” atasözünü değiştirmek adına halkına ekonomik anlamda katkıda bulunmak isteyen bir belediye başkan adayımız Şükrü bey var. Şükrü beyin dediği açıkça şu ki: Madenler evet, devredilemez. Belediyemizin tasarrufu altındadır. Ama şehrimizin ekonomisine katkıda bulunmak adına, fabrika kuracak, istihdam oluşturacak, yanındaki tedarikçilere yeteri kadar ekonomik imkan oluşturacak bir projeden bahsetmekte. Şehirdeki ekonomik durgunluktan en çok etkilenen bir vatandaş olarak kendince çözümler üretme sevdasında. Kısaca işin özeti bu.
Ispartalılar, ya çok zengin maden yataklarımızın üstünde oturup, pomzadan şehir adına katma değer beklemeden mevcut ekonomik durumlarına razı olacaklar, ya da Şükrü başkanı tercih ederek, refah düzeylerine katkıda bulunmak için mücadele ve gayret eden bir başkan adayının yanında olacaklar. Her şey vatandaşımızın elinin ucunda. Artık karar milletin. Benden söylemesi...
İsmail TANIŞMAN