Seçimin röntgeni
Türkiye 14 Mayıs’ta önemli bir demokrasi sınavı verdi.
Bugüne kadar olmayan bir rekor kırıldı. Sandığa giden seçmen sayısı bakımından en yüksek katılımlı seçim oldu.
Bir kesim ‘Artık değişim şart’ derken, diğer bir kesim liderine sahip çıkmak için sandığa koştu. Demokrasinin en güzel yanlarından ve bence en önemlisi de bu.
Seçime sayılı günler kala sosyal medyada gözümüze çarpan oldukça iddialı söylemler oldu. Her 2 tarafta ‘Şöyle geliyoruz, böyle değiştiriyoruz’ dedi.
O sözler uçtu ortada seçmenin gerçeği kaldı.
Seçmen, baştakilere çok önemli mesajlar verdi. Mesajı alırlar mı bilinmez ama almayan bir daha ki seçimlerde dersini alır.
Biz Türkiye genelini bir kenara bırakalım ve yerel ölçekte seçimin şöyle bir röntgenini çekelim.
İKTİDAR İLK KEZ TEK VEKİL ÇIKARDI
Yıllardır hatırlarım Isparta’da çıkan seçim sonuçları Türkiye geneline yakın bir oranda olurdu. O yüzden ‘Demokrasinin Beşiği’ diye övünürdük. Şöyle geçmiş seçimleri bir hatırlayalım. Rahmetli Demirel döneminde firesiz vekil gönderildi. 1980 sonrası ANAP, ardından DYP ve nihayetinde AK Parti dönemlerinde iktidar her zaman burada vekil sayısını 3’den aşağı hiç düşürmedi.
Peki bu seçimde neden 1 vekil ile Meclis’e gidiyor?
Sokaktaki vatandaş milletvekili aday adayları belli olduktan sonra fikrini de zikrini de açıkça söyledi. Peki AK Parti ne yaptı?
‘Bunca yıldır kahrımızı çeken, 27. Dönem milletvekili ve Cumhurbaşkanlığı seçiminde aldığı başarıyı 2019’da yapılan yerel seçimle taçlandıran İl Başkanım artık terfi etmeye hak kazandı’ dedi ve seçmenin sesi yerine kendi vicdanının sesini dinledi.
Eski parlamenter sistem olsa bu tutardı. Lider endeksli AK Parti seçmeni Recep Tayyip Erdoğan başbakan olabilsin diye önüne konulanı kabul ederdi. Milletvekilliğinde vereceği oy nasıl olsa lideri etkilemiyordu. O yüzden Cumhurbaşkanlığında reisine, vekillikte de ittifak ortağı MHP’ye mührü bastı geçti.
Sonuç ortada: 1-1-1-1. (Not son durum 2-1-1-1 oldu ama her an her şey değişebiliyor)
MUHALEFETİN HEP YAPTIĞI HATA
Ana muhalefet partisi CHP tabanı çoğalmak yerine bölünmeyi tercih ettiği sürece bu ülkede muhalefet olarak kalmaya devam edecek.
İnsanları kılık kıyafet, dini inanç, siyasi görüş, yaşam biçimleri ile eleştiren sözde aydınlar olduğu sürece o partinin kapıları seçmene hep duvar örecektir. Sosyal medyada kendisinden olmayanlara ‘koyun, kendini 1 paket çaya satan çıkarcı, yobaz, bağnaz’ gibi sözlerle eleştiren, ‘Ezan sesinden rahatsız oluyorum. Bu kıyafet ne? Sen Arabistan’a git burada işin yok. Senin bu okulda okumaya hakkın yok’ diye ötekileştirdiğin zaman sen sağdan zaten kendi partini tecrit ediyorsun. Nasıl çoğalmayı düşünüyorsun?
Bir umut 18 yaşını doldurmuş ilk kez oy kullanacak seçmen vardı. O da yetmedi.
Kısacası bu seçimde seçmen, hem demokrasiye saygısını gösterip sandığa koşmuş, hem de kendisini idare eden idareciler anlamlı bir mesaj vermiştir. (Nurettin Arkan)