ŞEYHLER HOCALAR BİRLİĞE GELİYOR

ŞEYHLER HOCALAR BİRLİĞE GELİYOR

03 Ağustos 2016 Çarşamba 22:31

Aydınlık yazarı Oktay Yıldırım, Tuğgeneral Mustafa Kurutmaz’ın birlikte kaybolan silahı cin çağırarak aramasının hikayesini yazdı.Kurutmaz, Cemaat’in darbe girişimi nedeniyle tutuklanmış ve TSK’dan ihraç edilmişti.

 Olayın başlangıcını Yıldırım şöyle anlattı: “Tarih, 22 Kasım 2015. Yer Isparta, Komando Er Eğitim Tugayı. Tugay Karargâh Bölüğü’ne ait birG-3 piyade tüfeğinin eksik olduğu sayımda ortaya çıktı. Tüfeğin tam olarak nezaman kaybolduğu bilinmiyordu. Kusur büyüktü. Olay adli boyuta ulaşınca EDOK Komutanı Org. Kamil Başoğlu komutan dahil bütün subay ve astsubayların ikinci bir emre kadar eve gitmelerini yasakladı. Günlerdir mesaide kalan personel tugayda aramadık yer bırakmadı, ama nafile. Üstelik tugayın içi çeşitli inşaat çalışmaları yüzünden taşeron firma işçileriyle doluydu. “

 ŞEYHLER HOCALAR BİRLİĞE GELİYOR

 “Tugay Komutanı Tuğg. Mustafa Kurutmaz, Adıyaman’lıydı. Ergenekon-Balyoz davalarının çok sayıda general adayını tasfiye ettiği sırada general olmuştu. Dini inançlarına düşkün biriydi, hatta bir önceki yıl karısı Umreye bile gitmişti. Son yıllarda bu tip davranışlar siyasi çevrede takdir topluyordu.” diyen Aydınlık yazarı Yıldırım “Türk aydınlanmasının lokomotifi olan ordunun 21. Yüzyıldaki temsilcileri dâhiyane çözümlerini buldular. Nefesi kuvvetli cinci hocalar, şeyhler, müneccimler sırasıyla birliğe gelmeye başladı.” ifadelerini kullandı.

 “BENİM CİNLERİM GADDARDIR”

 Oktay Yıldırım devamında yaşananları şöyle anlattı:

 “Ben kışlada görev yapan arkadaşlarımla, mesailerinin 13’ncügününde konuştum.

 Arkasında subay ve astsubaylar, elinde un eleğiyle bir detektör gibi gezerek ‘şurayı kazın’ diye yer göstereninden, ‘toprak altında değil diz üstünde bir yerde’ diye çalı dibi aratanına kadar her cinsten hocaefendi.

 İçlerinden biri, ‘burada çok hoca var, ben arayamam’ bile demişti.

 Bir tanesi ana bilim dalı başkanı havalarında, ‘ben askeri konulara bakmıyorum’ demişti.

 Bir tanesi, ‘benim cinlerim gaddardır, o silahı bulurum amaç alanı öldürürler o yüzden bakamam’ demişti…

 Biri telefon eden askerlere ‘orası peygamber ocağı, silah mı kaybolurmuş, biz de size güveniyoruz kardeşim’ diye askerlik dersi vermişti.

 UZAYDA 19 UYDUSU BULUNAN ORDU

 13 gün içinde çok sayıda cinci hocayla görüşülmüş, bunların yaklaşık yirmi tanesi kışlaya gelip cinleriyle arama yapmıştı. Kışlanın heryeri kepçelerle kazılmıştı. Ergenekon soruşturmaları sırasında uyduruk gizli tanıkların sözleriyle silah ya da ceset bulmak için kazılan kışlalar, şimdi cinci hocaların sözleriyle kayıp tüfeği bulmak için kazılıyordu.

 Askeri savcı subay ve astsubayların ifadelerini alırken,bazı askeri personel gusül abdesti alıp istihare uykusuna yatarak silahın yerinin kendisine malum olmasını bekliyordu. Kim bilir, belki çaresizlikten,belki de…

 Uzayda 19 uydusu bulunan, dünyaya kafa tutan Türk Ordusu’nun bir tugayı, başındaki komutanın sayesinde kaybolan tüfeğini cinlerle ve müneccimlerle bulmaya çalışıyordu.

 ÖZEL HOROZUN KERAMETİ

 Cinci hocaların bir marifetlerinin olmadığı ortaya çıkınca bu rezil çabalama da son bulur diye düşündüm ama yanılmıştım.

 Tüfeğin kaybından bir ay sonra, 20 Ocak 2016’da tugay komutanının memleketi olan Adıyaman’ın Kâhta ilçesinden bir hoca daha geldi.Büyük bir hürmetle karşılandı. Besbelli, uzun saçlı, gözleri sürmeli, şalvarlı,adeta Ortaçağ yerleşkelerinden birinden fırlayıp gelmiş bu tuhaf adam pek mühim biriydi…

 Yöntemi diğerlerinden çok daha farklıydı. Elinde kerametli bir horozu vardı.

 Cinci horoz ve onun piri olan Sürmeli göz iş başındaydı.

 Sürmeligöz’ün talimatları doğrultusunda 140 erbaş-er ve 12rütbeli hemen toplandı. Sürmeligöz bir odaya girdi, yanına da bir gözlemci istedi. Atatürkçü, çağdaş subay-astsubayların içinde küfrün ve isyanın bini birparaydı, ama emir yapılacaktı.

Sürmeligöz, heybesinden çıkardığı kırmızı boya ile horozuboydı. İçeri giren her asker elini bu horoza sürecek, sürüp sürmediğini kanıtlamak için avucunun içini Sürmeli göz’e ve oradaki gözlemciye gösterecek vehorozun kerametini bekleyecekti. Horoz öterse, tüfeği çalan oydu işte…

Bütün personel, birer birer ve içinden horozun ötmemesi için dua ederek söylenenleri yaptı. Ama horoz hiç ötmedi.

 BAĞIRSAK DÜĞÜMÜ NASIL YAPILIR

 

Şaşkın komutanlar hocaya baktı. Hoca kızgındı, hırsızabeddua etmeye başladı, ‘Allah belasını versin ama bulacağım onu. Şimdibağırsaklarını düğümleyeceğim, 3 gün içinde kıvrana kıvrana ortaya çıkacakhepiniz göreceksiniz’ dedi.

 Aradan üç gün geçip de kimsenin hela önünde kıvranmayıncabizim Sürmeligöz bu kez bölük içtiması istedi. Bir Uzman Çavuş’u işaret etti ve‘bundan şüpheleniyorum, zaten horoza çok az dokunmuştu’ dedi.

 Arkadaşları arasında çok sevilen, verilen görevleri en iyişekilde yapmaya çalışan ve olanı biteni başından beri yediremeyen Uzman çavuş hocanın üzerine yürürken zor zaptedildi, ama yine de arabasının bagajında arama yapıldı.

 Silah yoktu.

Sürmeligöz çekip gitti.

KIŞLAYA İMAM LAZIM

Birlik tuhaf bir yerdir artık.

Mesela, online bağlantı yapılarak kışla içinde beş vakitezan okunması için Diyanet’e başvuruldu. Diyanet uyardı: ‘Bizim yayınımızda sadece ezan yok, sabahtan akşama kadar birçok duyuru da yapılıyor. Kışla içinde böyle bir bağlantı pek uygun olmaz…’

Bundan sonra da canlı olarak beş vakit ezan okuyacak askerler aranmaya başlanmıştı. Ben arkadaşlarla konuştuğumda henüz bir imam bulunamamıştı (14 Şubat). Sonra ne oldu bilmiyorum.

Komutanın tuhaf yasakları vardı. Protokol masalarındaki bombeli su bardakları için ‘bunlar içki bardağına benziyor, hemen değiştirelim’diye emir vermişti. Müstehcen bardaklar hemen kaldırılmıştı.

Dedim ya tuhaf bir yer olmuştu orası...”

Oktay Yıldırım yazısının sonunda şunları söyledi: “MustafaKemal ve cumhuriyet değerlerine dönülmezse bizi yeni cinler ve cinnetlerbeklemektedir. Demedi, demeyin…”

 

Odatv.com

 

DİĞER HABERLER