SDÜ eski rektörü olan şu anda da CHP'den Aydın Milletvekilliği görevini yürüten Prof. Dr. Metin Lütfi Baydar, Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz'a, AKP iktidarı döneminde, terör olaylarında kaç şehit verdiğimizi sormuş.
SDÜ eski rektörü olan şu anda da CHP’den Aydın Milletvekilliği görevini yürüten Prof. Dr. Metin Lütfi Baydar, Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’a, AKP iktidarı döneminde, terör olaylarında kaç şehit verdiğimizi sormuş. Bakan Yılmaz’ın verdiği rakamlara göre son 10 yılda 818 şehit vermişiz. Ayrıca 1 Ocak 2010 - 16 Temmuz 2012 tarihleri arasında da 233 askerimiz şehit olmuş.
AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılında sadece 10 olan şehit sayımız 2010 ile 2012 arasındaki 1,5 yıllık sürede 233’e yükselmiş. Peki ama neden? Bugün terör örgütü mensuplarının yol kesip kimlik kontrolü yapmasına neden olan sebepler, 2002 yılında terörü bitme noktasına getiren sebeplerin tam tersidir.
Bugün geldiğimiz noktada, Terör örgütünün siyasi uzantısı olan partinin Genel Başkanı, “400 km’lik alanda hakim olduklarını” söylemekte, bu beyanatın üzerinden çok geçmeden Genelkurmay Başkanlığı askerlerin sevkiyatının “havadan” yapılacağını açıklamaktadır. Genelkurmay’ın yaptığı açıklama; “Biz o bölgede, karadan hareket edemiyoruz, en iyisi askerlerimizi havadan geçirelim” demektir. Terör örgütünün siyasi uzantısı olan partinin Genel Başkanının yaptığı açıklama ile Genelkurmay’ın açıklamasını yan yana koyarsak durumun vahameti sanırım ortaya çıkar. Atatürk’ün ifadesi ile, “bütün bunlardan daha elim ve vahim olmak üzere” terör örgütünün Güneydoğu Anadolu ve Doğu Anadolu’da yaptığı siyasi faaliyetler neticesinde, bu vatan coğrafyaları madden Türkiye’nin parçası olmaya devam etseler dahi manen Türkiye’den kopmakta, vatan olmaktan çıkarılmaya çalışılmaktadır.
Aradan geçen onlarca yılda binlerce şehit pahasına ulaşılan askeri başarı, bölücü çete ve siyasal uzantısı olan partiye karşı, politik bir konsept geliştiremeyen siyasal iktidarlar tarafından heba edilmiştir. Bölücü çetenin başı Şam’da dahi sahip olmadığı bir güvenlik içinde, avukatları aracılığı ile çetesini ve uzantısı siyasi partiyi yönlendirmekte, art arda geliştirdiği politik açılımlar ile Türkiye’yi baskı altına almakta, AB başta olmak üzere uluslar arası kuruluşların baskısını Türkiye’ye yönlendirmektedir. Ulaşılan aşamada AKP hükümeti bir yandan örtülü bir af yasası ile PKK’nın yakalanmış unsurlarını salıverirken, öte yandan da ABD’nin PKK’yı açık bir şekilde muhatap almasının önünü açmıştır.
Özetle, Türkiye çok zor bir süreçten geçmektedir. Türkiye son 12 yılını, yoğun bir bunalım süreci içinde geçirmiştir ve bunalım halen devam etmektedir. Bunalım çok boyutlu ve yaşamın bütün alanlarını kapsayıcı bir niteliğe sahiptir. Türkiye, politik, ekonomik, sosyal, ahlaki, kültürel, etnik ve askeri boyutları içeren bir krizden geçmektedir. Yaşanan kriz, devlet ve toplumsal yapıyı sarsmış, değerler sisteminde yıpranmalara neden olmuştur.
Krizin yarattığı en büyük tahribat, Türkiye Cumhuriyeti’nin yurttaşlarının beyinlerinde ve yüreklerinde meydana gelen tahribattır. İnsanımız; ülkesine, devletine, geleceğine ve kendisine olan güvenini yitirmektedir. Türk devleti ve halkı bir irade zaafı süreci içerisindedir. Genel bir kötümserlik havası Türkiye’nin üzerini kaplamıştır.
Mevcut siyasal elit, hemen hemen bütün unsurları ile Türkiye’nin sorunlarını kendi yetenekleri ile aşmaya muktedir bir ülke olmadığı düşünce ve inancındadır. Ülke göz göre göre ayaklarımızın altından kayıyor. Cumhuriyetin ilkeleri bir bir tahrip ediliyor.
Biz bunu kabul edecek miyiz?
Türk milleti bunu kabul edecek mi?
Hayır.