Siyaset, içinde barındırdığı özellikleri ile hayatın ta kendisi.
Her şey ihtimal dahilinde. Yükselmek, alçalmak, kıskançlık, haset gibi hasletlerin tümü var içinde. Hizmet etmek, dua almak, gönüllerde taht kurmak, kutsal müjdelere nail olmak gibi nimetler de siyasetin içerikleri.
Siyasiler daha çok, yaptıkları hizmetler ile veya yaptıkları yanlışlıklar ile hatırlanıyorlar. Atatürk sonrası iktidara gelen İnönü’yü, iktidar için yaptığı entrikalar ve gösterdiği kararlılıklarla hatırlarken, aynı İnönü’yü kağıt paralardan Atatürk resimlerini çıkartmadan tutun da, dünya savaşına girmemiş bir tarım ülkesinde ekmek ve şekeri karneye bağlamak kadar beceriksizlikle gayet iyi hatırlatıyor tarihi hafızamız.
Askeri cuntaların içinden sıyrılarak iktidara gelen siyasilerin yaptıklarını pek hayırla yad etmezken, sivil hayatın içinden gelen siyasileri eğer millet adına yola çıkmışlarsa asla ve asla unutmamışız. (Rahmetli Menderes ve Özal bu gruba girenlerden.) Bir de, bu milletin gönül yapısına muhalif olarak şu veya bu şekilde iktidara gelip, yaptıkları ve yapmadıkları ile sınıfı geçip geçmedikleri hala belli olmayanlar da var. (Ecevit ve Demirel’i bu kategoriye almak lazım herhalde.)
Siyaseti ve siyasileri sınıflandırmak etmek bu kadar da kolay değil tabii ki. Hele hele hala siyaset sahnesinde olanları, yapmadıkları ve yapacakları muhtemel hizmetler ile değerlendirmek daha doğru olur sanırım. Mevcut siyasi aktörler geçmiş siyasilere oranla, kendilerine daha çok hoşgörülü bakmamızı hak ediyorlar. Zira adı üstünde siyasiler, parti tabanlarına hala millete hizmet etme sözleriyle liderlik ediyorlar. Gerek iktidardakiler, gerekse muhalefettekiler hep halka hizmet adına söylemler söylüyorlar ve bunun adına siyaset yapıyorlar. Bunun aksini kimse iddia edemez. Hiçbir lider gaflet ve hıyanet ile itham edilemez. (Erdoğan, Kılıçdaroğlu ve Bahçeli bu kategorideki örneklerimiz.)
Yerel siyaset ise daha farklı ilişkileri içeriyor. Demokrasinin birincil aktörleri olan seçmenlerle daha sıkı-fıkı olmayı, hemşerilerinin hayat standartlarını yükseltme adına projeler üretmeyi ve daha sağlıklı bir ortamda yaşamalarını sağlamak için hükmettikleri daha küçük bütçelerle yapmayı kapsıyor yerel yönetimler. İstanbul, Ankara, İzmir gibi illeri saymazsak mikro anlamda nakit yönetimi içindeler yerel yöneticiler. Üç büyük ilimizin yerel siyasetçileri, yani belediye başkanları ise, nerdeyse bir bakanlık bütçesi kadar meblağı yönetiyorlar. Bu işi hizmet adına yaparak kendilerini unutulmayanlar arasına yazdıranlar olduğu gibi hiç de hatırlanmamak istenmeyen belediye başkanlarımız da epeyce var.
Gerek yerel siyasetçiler ve gerekse genel siyasetçilerin hepsinin ortak noktası ülkesine ve halkına hizmet etme aşkı ve başarma isteğidir. Çünkü baki kalan bu kubbede hoş bir sada olacaktır. Ancak her şeyde olduğu gibi siyasetin de doğası ve bir sistematiği var. Sistemin siyaseten doğru çalıştırılması ve sonrasında vatandaşın beklentileriyle örtüştürülerek başarının beklenmesi en doğal olan şey. Yoksa temcit pilavı gibi, ali yazar veli bozar usulü ile bir yerlere varılamayacağı aşikar. Oryantalistler bizim millet olarak sisteme ve planlamaya uzak olmamızı “doğu aymazlığı” ile ifade ediyorlar. Geniş milletiz. Doğru ve dürüstüz genelde. Çalışırız. Fedakarızdır. Zorlukları da severiz. Lakin düzen ve disiplinden payımız azdır. İç disiplinimiz yoktur. Bu nedenle kurumsallığa hiçbir zaman ayak uyduramayız. Keyfimizden geri durmayız da. Bu anlamda ülke yönetiminin ve siyasetin her safhasında bu özelliklerimiz temaruz ediyor.
Avrupalı böyle değil. Sistematik ve kararlı. Doğuştan kurallara bağlı yaşamakla hayatta kalabilecekleri ve sistemle çatışmadan sistemin bir parçası olarak yaşarlarsa başarılı olacakları teziyle büyütülüyorlar. Bizler ise el yordamıyla çıktığımız sistemsiz demokrasi yolunda epey yara bere aldık. Buna rağmen kat ettiğimiz yol da hiç fena değil. İyi niyetle çıktığımız bu yolda inanıyorum ki er-geç kazanan biz olacağız. Siyasete sevdalı olup da yarınlarda hizmete talip olanlar bunları unutmamalı. Halka hizmet, Hakka hizmet demek. Bunun aksini hiç birimiz söylemiyoruz. Arada ayıklanması gereken taşlar var. Onları bulup çıkaralım. Seçmene düşen vazife de bu. Benden söylemesi…